Friday, July 13, 2012

Gelinlik ve Duvak

hayat logo Gelinlik ve Duvak

Gelinlikten daha eski olan, gelinin yüzünü örtmesidir. Asurlarda nikâh, tanıklar önünde kadının başının örtülmesiyle tescil edilir. İbrani, Arami dillerde gelin sözcüğü örtünme anlamında kalattu, Latincede düğün, peçeyle örtünme anlamında obnubere, Almancada kadın (Weib), örtülmüş, gizlenmiş, önüne perde çekilmiş anlamında uıiba sözcüğünden gelir. Yüz görümlüğü âdeti de duvağın önemine işaret eder.

Kuzey Avrupa ülkelerinde yalnızca kaçırılan gelinler yüzlerim örterdi. Renk değil, gizlenme önemliydi. IO 4. yüzyılda Yunanlılar ve Romalılarda yarı saydam peçeler moda oldu. İğneyle saça tutturuluyor veya şeritlerle bağlanıyorlardı. Moda renk kırmızıydı ve Romalılar flammeum adı verilen alev kırmızısını yeğliyorlardı. Gelin düğünde de bu renk giyiyordu. Ortaçağda renk önemini kaybetti ve kumaşın bahası ve takıların zenginliği ön plana çıktı.

16. yüzyılda İngiltere ve Fransa’da beyaz gelinlikler yaygınlaşmaya başladı. Beyaz renk bekaretin simgesi sayıldığı için ruhban sınıfı bu konunun kabaca reklam edilmesini hoş karşılamıyordu. İngiltere basınında bu konu uzun süre tartışma konusu olmayı sürdürdü. 1813′te Fransa’nın etkili moda yayını Journal des Dames’da görülen beyaz gelinlik ve duvaktan sonra tartışma kapandı ve beyaz standart renk oldu.

Türkiye’de gelinlik Batı kökenli iken, duvak ve gelin başına verilen önem çok eskidir. Gelinin yüzünün örtülmesi esas olduğu gibi, kızlarını telli duvaklı gelin etmeden analar rahat etmezler. Gelinin teli başından beline kadar inen sırmadır, genç kızlar kesip düğünde takar ve saklarlar, kısmeti açar. Duvak, sözcük olarak Eski Türkçede işlek bir kök olan ve örtü, kapak anlamına gelen Cuğ’dan gelmektedir; bugünkü ‘tuğla’nın kökü olan tuğlamak da suyun gediğini kapatmak anlamında fiildir.

1857 yılında evlenen Rafia Sultan’m düğün kıyafeti şöyledir: Koyu mavi üzerine sırma inci ve pırlanta çiçeklerle işlenmiş, kenarı sırmalı, incili, dantelli, belden iliklenir üç etekli. Geniş yaka ve kollardan görünen, yakası ve yenleri ince dantelli ipek tül gömlek. Ellerde beyaz eldiven. Ayakkabılar, entari renginde uzun bot. Entari gibi işlenmiş ve onunla aynı renkte ince bürümcük duvak. Tepede topuz yapılmış saç, gerdanlık, göğüslük, küpe ve bilezik kıyafeti tamamlıyordu ve gelin telleri altın yaldızlıydı. Sorguç yerine çok ince beyaz tül vardı. Abdülaziz Bey’in (1910′lar) gelin kıyafeti anlatımı da Rafia Sultan’ınkine uyar; yalnız o, ard eteğin bir buçuk arşın kadar uzun olduğunu, bele sırma kolanlı, tokası som mücevherli kıymetli kemer bağlandığını ve üzeri sırma ve inci işlenmiş, ucuna püskül konmuş, ökçesiz şıpşıp terlik giyildiğini belirtir.

Geleneksel dönemde düğünlerde kadınlarla erkekler bir arada bulunmazken, Avrupa tarzı gelinlik ve düğün kıyafetlerinin alaturka düğünlerde de giyilmesi sorun oluşturmamış, moda dergilerinden çıkarılan kalıplara göre dikilen elbiseler, Cumhuriyet’ten önce kadın kıyafetinde değişimin yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır.

Türk sinemasında fakir oğlanın gece vitrin kırıp gelinlik çalması gelinlik âdetinin batılılaşmasında ne kadar etkili olmuştur bilinmez ama ‘sosyete’ ve entelektüeller yeni biçimler arayışında iken beyaz gelinlik ve duvak klasik biçimiyle köylere kadar girmiştir.

Kaynak: Kudret Emiroğlu / Gündelik Hayatın Tarihi

No comments:

Post a Comment